İmamoğlu: “Gidişimizin En Büyük Ödülü Seçimi Birinci Turda Kazanmak ve Kazanacağız”
HABER: OKTAY YILDIRIM – ERGİN YILDIZ / Kamera: ADEM KARABAYIR
İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Edirne ‘Ayrıca; “Farklı yollarda yürüyorsak, demokrasi diyorsak, bugün gerçekten iktidara gelmemiz gerekiyor diyorsak, Türkiye’nin düştüğü sıkıntıların her birinde mutabıksak bir gerçek var. Millet. İttifak… ya burada birleşirsiniz ya da katılmazsanız hesaplarınızın yanlış olduğunu anladığınızda her şey geç olacaktır.Biz herkesi birliğin gücüne tabi ki bu birlikteliğin gücüne davet ediyoruz.Bu davet bu ittifakın resmî statüsünde yer almayabilir.Bunun başka örneklerini şu anda yaşıyoruz.Farklı düşünce çizgilerinde ayrıştığınız ama amaç noktasında birleştiğiniz bir statü ile.Bizden ayrılmanın en büyük ödülü birincildir. Tıp, “Seçimi kazanmakla ilgili ve biz kazanacağız. Bütün bu sözlerim siyasi arenayla ilgili. Siyasi arenada yol yürüyen insanları konu alıyorlar. Tabii ki herkesin üzerine düşeni yapacağını düşünüyorum” dedi.
İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğluEdirne Belediyesi’nde düzenlenen programda konuştu. İmamoğlu, söz konusu:
“EDİRNE’Yİ AVRUPA’NIN EN SEÇKİN ŞEHİRLERİNDEN BİRİ YAPABİLİRİZ: Beni çok etkileyen bir şehirdeyim. Buraya iş hayatında birkaç kez geldim ama yıllar önce ilk belediye başkanı seçildiğimde Beylikdüzü’ne ilk gelişleriydi, ilk yazılarıydı. Burayı ziyarete geldiğimizde daha detaylı bir gezi yaptığımızda o dönem başkanımızın ekiplerinden çok etkilenmiştim ve bu şehrin çok yol kat edebileceğini defalarca başkanım Recep Gürkan ile paylaşmıştım. Bu duyguyla buradayım. Az demeyeceğim çünkü Recep Gürkan başkanın hayalleri daha fazla onu geçmek istemiyorum. Ama Edirne’ye yakın ya da bir o kadar hayalleri olan, Edirne Belediye Başkanımız ve siz Edirneli dostlarımızla o hayaller var olacak bu güzel şehre kendi yetkimizle neler getirebiliriz diye şimdiden düşünüyorum. Edirne’yi Avrupa’nın değil Türkiye’nin değil Avrupa’nın en seçkin şehirlerinden biri yapabiliriz. Ben bu duyguyla buradayım, geldin, neşe getirdin. Çok değerli misafirlerimiz var. Belediye Başkanımız çok detaylı anlatmış. Hepinizin huzurunda altılı masanın çok değerli il başkanlarını, tüm parti yöneticilerini ve belediye başkanlarını huzurunda saygıyla selamlıyorum. Aynı zamanda eşimle burada olmanın, Recep Gürkan ve eşinin bizleri ağırlamasının ailece bizim için çok özel bir anı olduğunu belirtmek isterim.
BİRİNİN TARİFİNE GÖRE İSTANBUL’U KAZANAN TÜRKİYE’Yİ KAZANDIRIR İSTANBUL’U KAYBEDEN TÜRKİYE’Yİ KAYBEDER: Tarihsel bir dönemdeyiz. Tarihi bir dönemin mensubu olmak bazen böyle hissettirebilir. veya böyle bir dönemde? Biliyorsunuz siyaset bitti. Bazı arkadaşlar ne şanssız adam derler. Yani İstanbul Belediye Başkanı oldunuz, bir gün bile nefes almanıza izin vermediler, her gün size saldırdılar. Baktığınızda dört yılda neredeyse bir buçuk yıl pandemiyle geçti. Yani bu saldırılarla. Sonrasında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çetin ekonomik krizini yaşadık ve yaşıyoruz. Ayrıca hukukun ötesinde birçok fırsatın elinizden alındığı bir süreçte görev yapıyorsunuz, canımızı kaybettiğimiz, hepimizi yaralayan ve yaralayan o acı sarsıntının etkisi, baktığınız zaman böyle dört yıl ve Cumhuriyetimizin 100. yılı. Bu 100. yılda arkadaşlarım beni Türkiye’nin kazandığı birikimlerin bile heba olduğu, rehabilite edilmesi gereken reform adımlarının olduğu bir dönemin parçası olarak tanımladıklarında hep şunu söylemişimdir. ileri alınmış, yani ne kadar şanssızsın. Aslında biz şanssız insanlar değiliz. Kendimi birçok tarihte şanssız değil sorumlu bir kimlik olarak görüyorum. Aksine tarihin bu değerli döneminde bu sorumlulukları yerine getirmek ve görevimi yerine getirmekle yükümlü olduğumu düşünüyor ve bu sorumlulukla işime sarılıyorum. Buradaki her arkadaşımızın da benzer bir sorumluluğu var. O yüzden bu süreçte başarılı olmamız gerekiyor. Bak, başka şansımız yok. Kuralsız doğruları yapmakla yükümlüyüz ve doğruları yaparsak ülkemizin farklı bir döneme evrileceğini hissetmemiz bir kural ve bunun hiçbir detayı düşünülemez. Yani gerçek hayatta bazı kişisel duygularımızı ve kişisel beklentilerimizi ön planda tuttuğumuz alışkanlıklarımızı tamamen silmeli ve hayatımızın merkezine başka bir ortak aklı, ortak görüşü, ortak hedefleri koymalı ve yolumuza devam etmeliyiz. yol. Böyle bir dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. İstanbul dünyanın en keyifli şehridir. Hala dünyanın başkenti diyebileceğimiz bir şehir. Türkiye’mizin gözbebeği İstanbul her şeyi kazanan Türkiye’yi yani İstanbul’u başkasının tarifiyle kazanıyor. ya da İstanbul’u kaybeden bir şehir, Türkiye’yi kaybeder. Bu, bize yüklenen bir tür sorumluluktur. Böyle bir şehirde böyle bir ofiste bulunuyorum. Bu yüzden gecemizi gündüzümüze katarak çok çalışmalıyız. Dürüst ve başarılı olmalıyız. Bu duygularla Edirne’deyim.
Menzilimiz bir ise, yolumuz bir ise, yolumuzdan kimse dönemez: Siyasi bir süreç yaşadık ve yaşıyoruz. Aslında 2017’den beri temelleri atılan bir ittifak süreci yaşıyoruz ve bu ittifak süreci geçmişte yaşadığımız, yaptıklarımız, konuştuklarımız, kontrolümüzün olmadığı bir şey değil. . Aksine sıfırdan inşa edilmiş bir sistemle ülkemizin geleceği için bir uzlaşma sürecidir. İhtiyaçtan doğdu. Bu zorunluluk, ülkenin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanmaktadır. Demokrasinin yoksulluğundan, adaletin yoksulluğundan, vatandaşın ekonomik yoksulluğundan, yaşam kalitesinin yoksulluğundan ve her türlü sorundan kaynaklanan bir zorunluluktur. Böyle bir dönemde uzlaşma ihtiyacı hisseden, hayatı boyunca kendini devletine ve milletine adamış, böyle olması gerektiğini söyleyerek bu sürece destek veren ve öncülük eden bir insan olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun işte tam da bu nedenledir. 13. Cumhurbaşkanlığı adayımız. Anlaşma için verdiği emektir. İşte 2017’den beri ortaya konan emek, peşinden hızlıca yoldaş olup kararlılıkla karşı çıkıp asla geri adım atmadan tartışabilir, bazen sert konuşarak, değersizleştirerek süreçlerle konuşabilirsiniz. , ancak bu dönemin tablosunun en nadide altılısı olan bulgu analizi. En değerli oyuncularından ve liderlerinden biri olan Meral Akşener Hanım’ın yoludur. bir de tabii ki Sayın Davutoğlu, Sayın Babacan Gültekin, Sayın Temel Karamollaoğlu diyerek birliğin büyüyüp güçlenmesini sağlamalıyız. Dediğim gibi birçok sorun yaşanmadı, yaşanıyor ve ülkemiz her adımda başka bir sorunun muhatabı oluyor. Zorluklarımız olacak ama üstesinden geleceğiz. Sorun çıkaranlar olacak ama biz onları düzelteceğiz. Kötülük yapmak isteyenler olacak, biz onlara engel olacağız. O bakımdan menzilimiz bir ise, yolumuz bir ise, o zaman yolumuzdan hiç kimse onu geri çeviremez.
SEÇİMİ BİRİNCİ TÜRDE KAZANACAĞIZ: Farklı yollarda yürüyorsak, yani gerçekten demokrasi diyorsak, gerçekten bugün iktidara gelelim diyorsak, Türkiye’nin çektiği her acıda hemfikirsek bir gerçek var. Millet İttifakı ya burada birleşirsiniz ya da birleşmezseniz hesaplarınızın yanlış olduğunu anladığınızda her şey için çok geç olacaktır. Bu bakımdan herkesi bu birlikteliğin gücüne, elbette ki bu birlikteliğin gücüne davet ediyoruz. Bu davet mutlaka bu ittifakın resmi statüsünde yer almayabilir. Bunun başka örneklerini şu anda yaşıyoruz. Farklı düşündüğünüz, ama amaç noktasında birleştiğiniz bir statü ile. Elbette süreci destekleyecek modeli bulma yeteneğine sahip olabilirsiniz. O açıdan buradan söylüyorum Başkanımız Recep Gürkan’a kesinlikle katılıyorum, gidişimizin en büyük ödülü ilk turda seçimi kazanmaktır ve kazanacağız. Bütün bu sözlerim siyasi arena içindir. Siyasi arenada yol yürüyen insanları konu alıyor. Elbette herkesin üzerine düşeni yapacağını düşünüyorum.
İSTANBUL’DA BELEDİYE ŞİDDESİ OLMAK ALLAH’IN DİNİDİR: Bugün Edirne’de olmak çok farklı bir anlam taşıyor. Nitekim çocukluğumdan beri hayranlıkla takip ettiğim ve okuduğum hayatımın her zaman başucunda yer alan başkanlardan ve insanlardan biri olan Fatih Sultan Mehmet’in doğum günündeyiz. Çocukluğumdan beri neden dedim çünkü ben de bir fetih şehrinde doğdum. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden tam sekiz yıl sonra Trabzon şehrini fethettiği için fetih kelimesi, Trabzon’da doğan ve onunla büyüyen her çocuğun aklında Fatih Sultan Mehmet adı olan bir şehir vaziyetindedir. tabiri caizse. Burada bir fetih şehrinin çocuğu olarak dünyaya geldim ve o sembolün yani fetih sembollerinden biri olan Ortahisar Mahallesi’nde geçen bir çocukluk ve lise yıllarım oldu. O yüzden İstanbul belediye başkanı olmanın Allah’ın bir lütfu olduğunu hep söylüyorum. Buna cevap verebilmek bana bağlı, hani o kendini ve hayatını hiç durmadan ortaya koyacak bir kararlılıkla yürüyor. Bunu belki en çok eşim ve ailem biliyor ama öyle. Çünkü böyle bir şehir buna layık olmalıdır. Ama bu işin bir büyüsü var diyorum. Yani bir fetih şehrinde doğup, adı veya fethin merkezinin Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedildiği Ortahisar’da yaşamak ve hatta Kanuni Sultan Süleyman’ın doğumuyla İstanbul’un belediye başkanı olmak. mahalle ve böyle bir yaşam beklentisi ile. Benim için tabii ki tesadüf diyebilirsiniz. Ama maneviyat açısından başka hislerim de var. ifade etmek isterim. O bakımdan az önce Cumhurbaşkanımız Fatih Sultan Mehmet gibi bir aydın insanı çok güzel hatırlattı. Öğretmen kimliğiyle büyük bir hatırlatma yaptı. Yazık ki Fatih Sultan Mehmet’in halkına ve hükümdarlarına hangi soruların sorulacağı ve hangi soruların sorulmayacağı konusundaki tavsiyeleri ile vatandaşlara davranış tanımı bugün, kaç asır sonra biz hala tavsiye edilmesi gereken bir tarihtir. bu bakımdan kendisi ve Fatih Sultan Mehmet Han için değerli topraklardadır. Yani Edirneli Mehmet’i unutmayan ve her anını yaşayan Edirne şehrine bu sınır şehrine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Fatih’in “Doğum günün kutlu olsun Fatih Sultan Mehmet” diyerek başkent yaptığı İstanbul’un belediye başkanı olarak. Hatta bazen tarihi tersten okurlar. Fatih Sultan Mehmed’in bir dünya adamı olması ve inançlarına bakış açısı aslında laiklik anlayışının o yüzyıldaki en öncü kişilerinden biridir. Yine Fatih Sultan Mehmet’in sanata olan düşkünlüğü, farklı kültürlere olan düşkünlüğü, bildiği diller ve kurduğu ülkeler arası diyaloglar açısından dünyanın kıymetli başkanlarından biridir. Teşekkür ederim. Bugün Fatih Sultan Mehmet burada. Doğum gününde bu güzel anı hem bu camiayla hem de yakında Edirneli dostlarım ve hemşerilerim ile paylaşmaktan büyük keyif alacağım.
DEVLETİN GÜCÜNÜN KAYBOLDUĞU, DEVLETİN GÜCÜNÜN VATANDAŞA GÜÇ VERDİĞİ BU DÖNEMİ ARTIK SONLANDIRACAĞIZ : Az önce Edirne’ye layık olmak artık bizim sorumluluğumuz dedim. Tabii ki bildiğiniz gibi ittifak, bildiğiniz gibi bana ve yine iki kararlı kişinin istişaresiyle süreci daha iyiye götürmek ve yürütmek için çok değerli arkadaşım ve değerli Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a. daha güçlü bir şekilde size selamlarımı iletmek istiyorum. İki yöneticiyi asistanlık konseptiyle bir noktaya katkı sağlayacak şekilde atama sürecine baktığımız bu süreçte seçimi kazanmak için her türlü hakkımızı imzalama kararlılığıyla tabii ki bu teklifi kabul ettik. Ve gecemiz gündüzümüzle, liderimiz Mansur Yavaş ile birlikte atılan her adımda katkı sağlama gayreti ile yolumuza devam ediyoruz. Bu istişareler önümüzdeki günlerde büyüyecek ve güçlenecektir. Tabii daha önce de söylediğim gibi ülkemizde hak, hukuk, adalet ve yoksulluk konusunda muhtemelen ilk sinyali veren, devleti bilen, vicdan sahibi, adaletli ve herkese karşı adaletli davranan saygıdeğer Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla. Saygılarımızla, ilk meşaleyi yakan ve diğer beş lider, biz ve mutlak, Diğer nitelikli katılımcılar ve güçlü bir kadro ile birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı ile birlikte 15 Mayıs’ta kararlı bir hükümet başlayacak ve mutlaka olacaktır. devlet aklı ve devlet ciddiyeti olun. Devletin gücünün yitirildiği, devletin gücünün sınırını vatandaştan yana değil, vatandaştan yana koyduğu bu dönemi artık bitireceğiz. Asla her şeyi bildiğimizi söylemeyeceğiz. Yüzünü milletimize çeviren, ortak aklın sesine kulak veren, işin ehli olana bırakıldığı, her zaman milletiyle birlikte düşünen, milletin tahlilini bulan bir iktidar dönemi başlayacaktır. Bir avuç insanın zengin olduğu yerde siyaset başlayacak veya siyasete veya iktidara bir siyasi parti hakim olacaktır. Tek bir kesimin değil, 86 milyon insanımızın iktidarda olduğu bu dönemi ülkemize ve milletimize yaşatacağız.
GERÇEKTEN ÜLKEYE ZARAR VEREN BİR DÖNEMDE YAŞIYORUZ: O günkü Edirne heyecanımı hatırlıyorum. Sonrasında ülkemizin birçok şehrine gittim ve gidiyorum, geçmişten gelen tecrübem var. Seni en uç noktaya götürmeme izin ver. Örneğin Kars, tekrar ziyaret etmekten büyük heyecan duyduğum şehirlerden biri. Tarihi geçmişiyle en uçta yer alan Ani harabelerini görünce dedim ki, yani bir şehir hayal edin, böyle harabelerin olduğu bir yer, dünyada bir yer de öyle harabelerin olduğu. 1500-2000 yıl önce, hatta iki bin yılı aşkın bir süre önce, o dönemin dünyanın en seçkin şehirlerinden biri ve tüm inançların merkezi. Şehrin varlığı var ama ülkemizin bile bundan haberi yok. Aslında Kars turist dolu olmalı. İnsanlar aceleyle orayı ziyaret etmelidir. Aynı şekilde az önce de söylediğim gibi Edirne’nin Edirne’si de farklı yeteneklere sahip. Avrupa’ya açılan kapı. Tabii doğuya açılan kapı olduğu unutulmamalıdır. Ben de bunu söylüyorum. Uçtan uca bir stratejik kalkınma modeli ile ülkenin nasıl bir avantaja, nasıl bir güçlü toprağa sahip olduğunu ve aslında Türkiye’ye büyük zararlar veren bir dönemde yaşadığımızı anlatmaya çalışıyorum. stratejik bir akılla değil, kısa vadeli adımlarla bugünden aklına geleni yapan, çıkarlara dayalı hesaplar yapan, bugünü ve yarını düşünen ülke. Devletin planlama aklının tamamen ortadan kalktığı bir dönemi yaşatıyorlar bize. Oysa ülkemizin 2050 yılını, 2100 yılını konuşabilen bir toplum olmalıydık. Bütün bunlardan uzaklaştık. Şimdi bu akla dönüştüğünde ve bir de az önce dediğim gibi mutlak yaşam kalitesiyle adaleti ve özgürlüğü eklediğinizde o zaman Edirne’den Kars’a, Hatay’dan Sinop’a yurdun her köşesi adından söz ettiren şehirler olacak. diğer yetenekleri ile dünyada farklı isimler tarafından. Bunu başarabiliriz ve bu şehrin derinliklerinde var olan zenginliklerin aslında bize ne kadar yetebileceğini de bu yüzden görebiliriz. Ama ne yazık ki fakirleşen, fakirleşen bir şehir konumuna düştük.
BU GÜZEL TOPRAKLAR, KAÇAKLARIN VE KAÇAKLARIN KONUŞULDUĞU BİR ÜLKE OLMAK İÇİN KULLANILMIŞTIR: Bugün ilginç bir gezi oldu. Gezi sırasında aklıma gelen bir başka duyguyu da hak ve adalet çerçevesinde sizlerle paylaşmak istedim. Sanırım Trakya’ya umut için geliyorum. Ümidimi artırmak ve yüzünüzdeki o umutlu gülümsemeyi daha da güçlendirmek için şehir dışında ilk günüme deyim yerindeyse Trakya’dan başlıyorum. Bu yüzden Kırklareli’ne geldim, bu yüzden Edirne’deyim. Ancak ülkemizin son 25 yılında maalesef içinden geçtiğim Silivri’ye, Pınarhisar’a, Edirne’ye baktığımızda siyasetin, tutukluluğun ve, maalesef özellikle yargı üzerinden siyaset tasarlama çabası. Burada hukuk ve demokrasinin güçlendiği bir ülkede, Silivri gibi Pınarhisar gibi özgürlüklerin konuşulduğu, Edirne gibi hatıraların konuşulduğu, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı Edirne’nin başka yeteneklerinin konuşulduğu değil, anlatayım üstadım. Gençler hayallerini Edirne’nin ötesine taşısın, evet onlara da bedava pasaport vereceğiz. Onlardan herhangi bir ücret vs. talep etmeyeceğiz ve gençliğimize başka katkılar sağlayacağız. Ama biz Trakya’nın anılmasını, konuşulmasını istiyoruz ki onlar da hayallerini Edirne’den öteye değil, Edirne’de güçlendirip büyütsünler. Çünkü bu güzel topraklar, hukuksuzluğun, adaletsizliğin konuşulduğu, siyasetin kendi bekası için kendi gücünü kullandığı bir ülke olmaktan bıkmıştır. Buna bir son vereceğiz.
GENÇLERİN SİZE GÖSTERECEĞİ TEPKİYİ HİSSEDİYORSUNUZ:
ÜNİVERSİTE AÇACAĞIMIZ DUYURULAR: YÖK Lideri bugün bunu açıkladı mı? Çok sinirlenince Kırklareli’nden üniversiteler açacağım açıklamasını yaptı. Ne derler, aklı başına gelirdi. Neyse bugün Kırklareli’de siz bağırınca yüz yüze eğitim başladı. Yüz yüze eğitim için YÖK Başkanına teşekkür edelim, bu günleri niye yediler? Hala anlamıyorum. Konuşmamda beyin sarsıntısı sürecinden bahsetmiştim. Beyin sarsıntısı nedir? Soruna nasıl baktığımızı kısaca açıklayarak bitirmek istiyorum.
DEPREM İLE İLGİLİ İSTANBUL’U YANLIŞ KILACAK HİÇBİR KONUYA, KANAL İSTANBUL ÜZERİNDEN İHANET PROJESİNE DAİR HİÇBİR KONUYA EVET DİYEMİYORUZ: Sarsıntı bu toprakların gerçeği ve hepimiz biliyoruz ki deprem insan öldürmedi ama o insanların yaptığı yapılar yine insan öldürdü ve bundan biz sorumluyuz. Yani depremde onbinlerce insanımız ölürse tüm yöneticiler olarak sorumluyuz ve sorumluluk alıp doğru işler yapmakla mükellefiz. Bakın ben 2019’da belediye başkanı seçildim. İkinci seçimin hemen ardından 1 Temmuz’da göreve başladık. Eylül ayında beyin sarsıntısı üzerine bir çalıştay hazırlayarak beyin sarsıntısı atölyesi oluşturduk ve hem İstanbul’a hem de ülkemizin diğer kurumlarına tavsiye süreci hazırladık. Dedik ki abi deprem meselesi böyleyse, bu güne kadar böyleyse biz bu sorunu çözemeyiz. Yani yetmiş seksen yıla ihtiyacımız var, ne yapalım? Bunun bir seferberliğe dönüşmesi, elbirliğiyle yapılması, İstanbul’un da kendine has bir yöntemi, hatta kanunu olması gerekiyor. O zaman sonuçtan bahsediyorum. Bunu bakandan bakana, yetkililerine anlattım, kendilerine tekrar tekrar anlattık. Çok makul görülmesine rağmen tek bir adım atılmadı. Herkesin masada düşünüp konuşacağı şekilde İstanbul’u hızla güçlendirebiliriz. İstanbul ile ilgili hızlı kararlar alabiliyoruz. Ancak İstanbul’un çevre konusunda deprem hatasına düşmesine neden olacak hiçbir şeye evet diyemeyiz. Mesela Kanal İstanbul gibi bir ihanet projesi. O bakımdan bütün bu çerçeveyi ortaya koyup adım atarsanız bu sürecin çözümü hızlanacaktır. Bakın biz İstanbul depremine sadece İstanbul olarak bakmıyoruz. Edirne’den Balıkesir’e, Bilecik’ten Sakarya ve Çanakkale’ye kadar Marmara Bölgesi’ne bölge olarak bakıyoruz.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MÜLKİYETİNİ EKREM İMAMOĞLU İLE NASIL KOÇ ALIYORLAR: Bir afet durumunda ulaşım, erişim veya yardımla ilgili acil kurtarma ile ilgili sorunun afet planına bu şekilde bakıyoruz. Böyle bir çalışma var mı? Ne yazık ki var diyemem. Ülkenin birçok sorununun analizine ulaşmak için yapacak çok işimiz var. Mesela İstanbul büyük şokunu yaşadığında Allah razı olsun. Dualarımızın kabul olmasını temenni ediyor ve önümüzdeki dönemde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki yeni hükümetimizle birlikte İstanbul’da daha ciddi adımlar atacağımızı temenni ediyor ve inşallah bunda da başarılı olacağız. . Burada arama kurtarma ve benzeri lojistik unsurları Edirne’de veya diğer çalışmalarda hayata geçirmek için Kırklareli’nden başka destekler hazırlamak gibidir. İstanbul ve çevresindeki silahlı kuvvetlerin bu sürece nasıl destek vermesi gerektiğinden denizin, boğazların, Marmara Denizi’nin ve Karadeniz’in nasıl kullanılması gerektiğine kadar stratejik bir süreci inceledik ve çalışmaya devam ediyoruz. Sadece İstanbul Büyükşehir. Belediye sorumlu değil. AFAD’ın üzerindeki sorumlulukların bile nasıl olması gerektiğine dair çalışmalarımızın sonuna gelmek üzereyiz. On bir ilimizi etkisi altına alan depreme sadece deprem ve sonuçlarıyla bakmıyoruz. Daha önce ne yapılmadı? 20 yılı aşkın süredir ihmal edilen, deprem günü neler yapılmadı? Şok anında arama Depremin ardından arama kurtarmanın en değerli anında, neredeyse bir günlük taşınabilir bağlantıya saatlerce kim ara verdi? Taşınabilir kişi neden çalışmadı? Enkaz altında kalanlar neden yakınlarına ulaşamadı? Bütün bunlar sorgulanacak. Bunun bir daha yaşanmaması için başka bir yerde tedbir alınacağı açık. O yüzden hep birlikte bunlardan bahsedelim. Bakın bu kadar kargaşanın konuşulduğu bir yerde çok değerli dört-beş toplantı yaptık, İstanbul’da, Adana’da hep birlikte yaptık. Biz de birçok yere katkıda bulunuyoruz ve çok çalışıyoruz. Bu konuda devletimizin tek bir kurumundan davet almadık. Hadi kardeşim acilen ne konuşalım? Buradan hangi dersleri çıkardık? Yapmadılar. Neden biliyor musun? Seçim var. Ekrem İmamoğlu ile nasıl bir araya gelebilirler? İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Mallarını aldı. Bir şehrin belediye başkanı olmak o şehrin sahibi olmaktır, bir devletin hükümeti olmak o devletin sahibi olmaktır.
BU DEVLET EROZYONUNU DA DÜZELTECEĞİZ: Biliyorsun, biliyorum, yapabilirim. Bu kadar çok yaparsan, 3’e 4’lük bir temel atıyormuşsun gibi ses çıkarırlar. Ülkeye o görüntüyü izlettiriyorlar. Ütülerde bari demirleri bağ teliyle bağla onu bile yapmadılar. Demirler dokuz sekizli oynadı. Şimdi bir başka görüş de devletin başında, yanında ortak bir partinin genel başkanı ve iki değerli bakan olan Cumhurbaşkanımız, geçenlerde başka bir yerde de söyledim, böyle bir temel atıyor. Temeli atarken bir blok yapacaklar, bir bloğun temeli, sözüm insanlara konut yapacaklar. Bu vahim bir durum. Dedim ki en son böyle bir temele hayranlıkla yani temelin dökülmesine bakarak, en son 89 yılında Güngören’de babamla attığımız temele baktığımızda bir blok yapıyorduk dedim. . Yani Allah aşkına ya insanımız öldü, milyonlarca insanımız bizden medeniyetler şehri Hatay’a yakışır bir Hatay yapmamızı istiyor ya da Kahramanmaraş’a, Adıyaman’a, Malatya’ya yakışır Maraş bunları yapmamızı bekliyor, bakın seçim propagandası olarak yapılmış rezillik. Bu tür şeyler seçim için kullanılmaz. Otur, konuş ve düşün. Devletin uğradığı erozyonu düzelteceğiz ve devletin gerçek sorumluluk ve işleriyle ilgileneceği bir süreci başlatacağız.
ALLAH’IN İZNİYLE ÜLKEYİN HER YERİNDE PARÇALAR PATLAYACAK: